-
1 önayak olmak
v. pioneer, promote, lead the way, take the lead, initiate, take the initiative, spearhead, begin -
2 önayak olmak
Təşəbbüs göstərmək -
3 önayak
önayak: -i -e önayak etmek jemanden bewegen zu;-de önayak olmak die Initiative ergreifen in, bei D -
4 önayak
önayak olmak – təşəbbüs göstərmək, başçılıq etmək -
5 take the lead
önayak olmak -
6 take the lead
önayak olmak -
7 lead the way
önayak olmak, yol göstermek=* * *(to go first (especially to show the way): She led the way upstairs.) önden gitmek, öne düşüp yol göstermek -
8 pioneer
adj. öncü, çığır açan, önde giden————————n. öncü, önder, kılavuz, önayak olan kimse————————v. çığır açmak, öncü olmak, önayak olmak, öncülük etmek* * *1. öncülük et (v.) 2. öncü (n.)* * *1. noun1) (a person who goes to a new, often uninhabited or uncivilized (part of a) country to live and work there: The American pioneers; ( also adjective) a pioneer family.) öncü2) (a person who is the first to study some new subject, or use or develop a new technique etc: Joseph Lister was one of the pioneers of modern medicine; The Wright brothers were the pioneers of aeroplane flight.) öncü2. verb(to be the first to do or make: Who pioneered the use of vaccine for preventing polio?) öncülük etmek -
9 возглавить
başına geçmek,ön ayak olmak* * *сов.başına geçmek; önayak olmakвозгла́вить борьбу́ — savaşımın başına geçmek
возгла́вить гру́ппу — grubun başına geçmek
-
10 promote
v. yükseltmek, terfi ettirmek, sınıf geçirmek, desteklemek [pol.], kurmak, önayak olmak, düzenlemek, organize etmek* * *1. terfi ettir 2. yükselt* * *[prə'məut]1) (to raise (to a higher rank or position): He was promoted to head teacher.) terfi etmek2) (to encourage, organize, or help the progress of: He worked hard to promote peace / this scheme.) olmasına/gelişmesine yardımcı olmak3) (to encourage the buying of; to advertise: We are promoting a new brand of soap-powder.) tanıtmak, tanıtımını yapmak•- promoter- promotion -
11 set the pace
yarışta hızı ayarlamak, örnek olmak* * *(to go forward at a particular speed which everyone else has to follow: Her experiments set the pace for future research.) örnek/önayak olmak -
12 begin
v. başlamak, girişmek, koyulmak, başlatmak, meydana gelmek, doğmak, önayak olmak* * *başla* * *[bi'ɡin]present participle - beginning; verb(to come or bring, into being, to start: He began to talk; The meeting began early.) başlamak- beginner
- to begin with -
13 spearhead
n. mızrak ucu, öncü, öncü asker————————v. öncülük etmek, başı çekmek, önayak olmak* * *1. öncülük et (v.) 2. mızrak başı (n.)* * *noun (the leading part of an attacking force.) öncü, akıncı -
14 initiate
adj. üye (yeni), yetiştirilmiş kimse————————v. başlatmak, önayak olmak, öğretmek, göstermek, üyeliğe kabul etmek, sunmak* * *başlat -
15 take the initiative
girişmek, önayak olmak, ilk adımı atmak -
16 take the initiative
girişmek, önayak olmak, ilk adımı atmak
См. также в других словарях:
önayak olmak — diğerlerine örnek olmak üzere bir işe ilk önce başlamak Bu işte de önayak olmuş ve neler becermiş. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
önayak — sf., ğı Bir işte öncü, işi yürüten (kimse) Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller önayak olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş çekmek — önayak olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
meşale çekmek — önderlik etmek, önayak olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
öncülük etmek — bir işi başlatmak, bir işin başlamasına önayak olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
başı çekmek — herhangi bir konuda önde gitmek, önayak olmak Hacı Reşit in dükkânında post kuran orta yolcular arasında Muallim Naci başı çeker. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük